Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerezler kullanmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
Bugün ‘’Çocuklara Özel Bir Hastane’’ olarak hizmet veriyor olmamızın temelinde ‘’Çocuklar özeldir ve özen isterler!’’ anlayışımızdan hareket ederek bünyemize dâhil ettiğimiz birçok bölüm ve klinik yer almaktadır. Aynı zamanda İzmir Kent Hastanesi olarak misyonumuzun bir diğer temelini oluşturan “Hepimizden Önce Çocuklarımızın Hastanesi” anlayışımızı; sahip olduğumuz “Bebek Dostu Hastane” belgemizle de ispatlamış olduk. Bu anlayış bizleri bebeklerin doğumundan büyümelerine dek tüm sürecin takibini kesintisiz ve özenle yapmaya, özellikle 16 yaş altı çocuklarımızın gerekli tedavilerini tek bir çatı altında uygulamaya yöneltmektedir.
Kent Sağlık Grubumuzun çocuklarla ilgili bölümleri; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü, Yenidoğan Bakım Ünitesi, Çocuk Acil Servis Hizmeti, Çocuk Nörolojisi Bölümü, Çocuk Cerrahisi Bölümü, Çocuk Gastroenterolojisi Bölümü, Çocuk Kardiyolojisi Bölümü ve Karaciğer Nakil Bölümünden oluşmaktadır.
Kent Sağlık Grubumuzun Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü
İzmir Kent Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümümüz (Pediatri), “Sağlam Çocuk Birimi” ve “Genel Pediatri Biriminden” oluşmaktadır. Doğumdan itibaren bebeklerin ve büyüme sürecindeki çocukların gelişiminin düzenli takip edilmesi, hastalıklardan korunması, erken tanı ile tedavi edilmesi amacıyla hizmet vermekteyiz. 2006 yılında “Bebek Dostu Hastane” belgesini alan hastanemizde, bebeklerin anne sütü ile beslenmesi sürecini desteklemekteyiz. Bu kapsamda hastanemiz bünyesindeki “Ana Sınıfı Programı” ile annelere emzirme danışmanlığının yanı sıra bebek beslenmesi ve bakımı eğitimi vermekte; bebeklerin rutin sağlık taramalarının ve aşılarının yapılmasını sağlamaktayız. Hastanemizin konforlu ortamında, bebeklerin yanı sıra özellikle 16 yaş altı çocukların hastalıklarının ayakta veya yatarak tedavilerini, onlar için en uygun şartlarda yapmaktayız.
Genel Pediatri Birimi’nde 09:00-18:00 saatleri arasında uzman doktorlarımız, 18:00’den itibaren sabaha dek ise Acil Servis'imizde bulunan acil tıp uzmanlarımızca hizmet verilmektedir. Acil Servis'imizde değerlendirilen çocuk hastalarımızın tedavisinde diğer uzmanlık dallarındaki hekimlerimizden de konsültasyon istenilmektedir. Yenidoğan (0-1 ay) ve süt çocuğu (1-12 ay) dönemindeki hastaların tedavisinde, çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanlarımızın konsültasyonuna başvurulmaktadır.
Çocuklarda özellikle 0-12 yaş dönemi hastalıkların sıklıkla yaşandığı bir dönemdir. Bu dönem, çocukların özenli bakıma ve sağlık kontrollerine ihtiyaçları vardır. Çocukluk döneminde iyi tedavi edilmeyen hastalıkların, sonraki yıllarda da bazı sorunlara yol açabileceği unutulmamalıdır.
Nefroloji; böbrek hastalıkları ve böbrek sağlığı ile ilgilenen bilim dalıdır. İdrar yolu enfeksiyonları (kronik böbrek yetmezliğinin en sık sebebi) , böbreklerin filtreleme sistemindeki problemler, böbrek kan damarları ile ilgili hastalıklar, akut veya kronik böbrek yetmezlikleri, hidronefroz, dializ tedavisi, idrar yollarındaki kristaller ve taşlar, diabet, romatizma, hipertansiyon gibi sistemik hastalıklardaki böbrek tutulumları, idrar yollarındaki kanserler, doğumsal böbrek hastalıkları, böbrekteki anatomik bozuklukları inceleyen tedavisi ve takibini düzenleyen bilim dalıdır. Hastalıkların tanısı ve tedavisinden daha önemli olan hastalık oluşmadan takibe almak ve koruyucu tedavisini düzenlemek te çocuk nefroloji hekimleri tarafından yapılmaktadır.
Çocuklarda enfeksiyon hastalıkları pediatrinin en sık karşılaştığı problemlerden biridir. Hava koşulları, bağışıklık sistemindeki bozukluklar, allerjik hastalıklar, bazı kardiak hastalıklar, gastroözefageal reflü, geniz eti ve bademciklerin normalden büyük olması, enfekte kişilerle temasın olduğu ortamlarda bulunma, altta yatan kronik rahatsızlıklar gibi durumlar enfeksiyona sebep olabilmektedir. en sık karşılaşılan enfeksiyonlar solunum sistemi hastalıkları olmakla birlikte barsak enfeksiyonları, idrar yolu enfeksiyonları, deri yumuşak doku enfeksiyonları da çocuklarda oldukça sık görülen hastalıklardır. Sık tekrarlayan enfeksiyonlarda sebebe yönelik tedavi önemli yer tutmaktadır. Özellikle kreşin ilk yıllarında yıllık enfeksiyon sayısı 8-10 defa olabilmekte ve bu enfeksiyonların çoğu hafif seyirli ve viral enfeksiyonlar olmaktadır. Sağlıklı ve dengeli beslenme, hijyen kurallarına uyma, enfekte kişilerle temasın azaltılması, düzenli kontroller ve aşıların düzenli yapılması gibi durumlar enfeksiyon sıklığını azaltmaktadır.
Endokrinoloji hormonal ve metabolik durumu inceleyen bilim dalıdır. Endokrinolojik hastalıklar sıklıkla doğru ve zamanında tedavi ile tamamen kontrol altına alınabilen hastalıklardır. Endokrinolojik hastalıklar yeni doğan itibari ile görülebilmektedir bu nedenle düzenli takip çok önemlidir.
Bazı endokrinolojik hastalıklar şunlardır:
Troid bezi hastalıkları, diabetes mellitus, insulın ile ilgili hastalıklar, büyüme hormon eksikliği ve ya fazlalığı, boy kısalığı, gelişme geriliği, üreme organları ile ilgili hastalıklar, inmemiş testis, böbrek üstü bezi hastalıkları, hipofiz bezi hastalıkları..
Obesite, gelişme geriliği, erken yada geç ergenlik, diabet, guatr ve troid hormon eksikliği veya fazlalığı, inmemiş testis gibi hastalıklar çocuk endorinoloji hekimlerince kolaylıkla tedavi edilmektedir. Her hastalıkta olduğu gibi endokrinolojık hastalıklarda da erken tanı ve tedavi çok önemlidir.
Solunum sstemi üst ve alt solunum yollarından oluşmaktadır. üst solunum yolu burundan başlayıp gırtlağa kadar olan kısmı oluştururken , trakeadan başlayıp akciğerlere kadar olan bölüm alt solunum yollarını oluşturur.Solunum sistemi hastalıkları çocukluk çağında en sık görülen hastalıklardır. 3 yaş altı ve özellikle kreş veya okulun ilk yıllarında enfeksiyon sıklığı artmaktadır. sık karşılaşılan solunum yolu hastalıkları: soğuk algınlığı, nazogarenjit, grip, krup, bronşiolit, bronşit, bronkopnömoni,astım epiglottittir. Solunum sistemi hastalıklarının pek çok sebebi olmakla birlikte en sık sebebi viral enfeksiyonlardır. sinüsler ve tonsillerde ise sıklıkla bakteriyel enfeksiyonlar görülür. bazen de viral enfeksyon olarak başlayıp ardından bakteriyel enfeksiyonlar gelebilmektedir.
Alerjik hastalıklar da solunum sistemi hastalıklarına sıklıkla sebep olmaktadır. sık burun akıntısı, burun kaşıntısı, tekrarlayan weezing –hışıltı atakları, kaşıntılı, kızarık gözler, vücutta döküntüler alerjik hastalıkları düşündürmektedir. sigara dumanına maruz kalmak, gastroözefageal reflü hastalığı, kistik fibrozis gibi genetik hastalıklar da sık solunum sistemi hastalığı yapabilmektedir. Erken tanı, tedavi ve takip her hastalıkta olduğu gibi solunum sistemi hastalıklarında da çok önemlidir.
Bebeklerin enfeksiyonlara karşı en büyük savunması, anne sütü ve aşılardır. Yeni doğmuş bebekler, annelerinden aldıkları antikorlarla hastalıklara karşı korunurlar. Ancak bu korunma, kısa bir süre sonra kaybolmaktadır. Diğer yandan, yenidoğanlar boğmaca gibi bazı hastalıklara karşı anneden geçen antikorlara da sahip değildir. Bebekler aşılanmazsa ve hastalığın mikrobu ile karşılaşırsa, vücudu hastalıkla savaşabilecek kadar güçlü olmayabilir. Aşılar bulunmadan önce pek çok bebek, günümüzde aşılarla korunabilen hastalıklar nedeniyle kaybedilmekteydi. Aynı organizmalar günümüzde de vardır, ancak bebekler aşılar sayesinde korunmaktadır.
Aşılar, ölü veya zayıflatılmış mikroorganizma içeren ve enfeksiyon hastalıklarının tedavi ve korumasında kullanılan biyolojik ürünlerdir. Aşıların etki mekanizması, doğal hastalığa benzer, her ikisi de bağışıklık sistemini uyarır, vücuda girmiş olan mikrobu tanır ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Hastalığı geçirme ve aşılanma arasındaki en önemli fark, aşılanma ile hastalığın geçirilmemesi ya da çok hafif atlatılmasıdır. Bu açıdan aşılanma, özellikle bulaşıcı hastalıklara karşı koruma önlemidir. Suçiçeği, hepatit A, hepatit B, menenjit, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, boğmaca, pnömokokal zatürre, çocuk felci, difteri, tetanoz, kuduz, meningokok, grip hastalıkları, aşılarla önlenebilmektedir.
Aşıların koruyucu bir etki gösterebilmesi için uygun yaşlarda ve uygun aralıklarla yapılması şarttır. Zira aşıların çocuklara hastalıklara yakalanma riskinin en yüksek olduğu dönemlerden önce yapılması gerekmektedir. Bebekler için rutin aşılama programı ile ilgili gerekli yönlendirmeler, ilk muayeneden itibaren doktorlarımız tarafından yapılacaktır.
Anne ile bebek arasındaki en güçlü bağ, emzirme ve anne sütüyle bebeğin beslenmesidir. Dünya Sağlık Örgütü, ilk 6 ayda bebeğe yalnızca anne sütü verilmesini, 6. aydan itibaren uygun ek gıdalara başlanmasını, beraberinde emzirmenin 1.5-2 yaşına kadar sürdürülmesini önermektedir. Bebeklerimiz için en doğal ve en taze besin olan anne sütünden onları yoksun bırakmamalı, anne sütünün değerini bilmeliyiz.
Bebeğin yeterli anne sütü aldığı nasıl anlaşılır?
Bu konuda, en güvenilir gösterge, bebeğin rutin kontrollerde yeterince kilo almasıdır. İlk aydaki artışı değerlendirirken, ilk 15 gün önce biraz kayıp olacağı, yaklaşık 15 günde doğum kilosuna geri geleceği ve bundan itibaren kilo alacağı unutulmamalıdır. Diğer gösterge ise, bebeğin günde 8-10 kez bezini ıslatması, 2-4 defa kakasını yapıyor olmasıdır.
Emziren annelerin beslenmesi nasıl olmalıdır?
Annenin sütü bebeğin normal gelişmesine yetecek besin öğeleri gereksinmesinin tamamını karşılayan, ilk 6 ay tek başına yeterli olan uygun ve doğal besindir. Sağlıklı bir anne günde ortalama 700-800 ml süt salgıladığı temel alındığında emziklilik döneminde günlük enerji gereksinmesine 500 – 750 kcal ek yapılmalıdır. Yeterli düzeyde anne sütü üretimi için yeterli miktarda sıvı almaya özen gösterilmelidir. Günlük alınan sıvı miktarı yaklaşık 3 litre olmalıdır. Bu miktar pratik ölçüler ile günde 12 bardak su, şekersiz komposto, limonata, süt, ayran şeklinde önerilmektedir. Ayrıca atan kalsiyum ihtiyacı için mutlaka günde 3 su bardağı kadar süt, yoğurt, ayran, kefir tüketilmelidir.
Emzirmede ne tür sorunlarla karşılaşılabilir?
Emzirme esnasında bebeğin ağız ve damak yapısındaki sorunlar, bebeğin biberon kullanımına alışmasının yanı sıra annenin göğsünde aşırı süt birikmesi ve doluluk, mastit ve meme uçlarında çatlama, apse ve enfeksiyonlar oluşabilir. Böyle durumlarda doktora başvurulmalıdır. Ayrıca bebek emmeyi öğrenip, memeye alışıncaya dek biberon kullanılmaması yararlı olacaktır.
Sağlıklı bebek izlemi, bebeklerin doğumdan itibaren özellikle 1 yaşına dek her ay gelişiminin izlenmesi, büyüme ve gelişmenin normal olup olmadığının kontrolü, koruyucu önlem olarak aşılarının yapılması, rutin kontrollerle her şeyin yolunda gidip gitmediğinin belirlenebilmesi çok önemlidir. Büyüme, kilo ve boydaki artışı ifade ederken; gelişim, bebeğin yaşına göre zihinsel özellikleri ve hareketlerinin uygun ilerlemeyi sağlamasıdır. Rutin kontroller, gelecekte karşılaşılabilecek olası sorunları önlemeye ve önceden tedbir almaya yaramaktadır.
İlk Muayene
Bebeğin ilk rutin muayenesi, genellikle doğumdan sonraki 2 hafta içindedir. Doktor, bebeğin kilo, boy ve baş çevresini ölçer, bebeğin bıngıldağını, kalp atışlarını, solunum seslerini, duyu organlarını, bacaklarını ve kollarını kontrol eder, bebekte yenidoğan sarılığı olup olmadığını inceler, göbeğin düşüp düşmediğini, iyileşip iyileşmediğine bakar. Ayrıca doğduğunda yapılmadıysa ilk muayenede hepatit B aşısı ile hipotiroidi ve fenilketonüri tarama testleri yapılmaktadır.
2 Ay Kontrolü
Bebeğin kilo, boy, baş çevresi ölçülür, 1. ay değerleriyle karşılaştırılır. Bebeğin bıngıldağı, duyu organları, beslenmesi ve bebeğin refleksleri kontrol edilmektedir. Erkek bebekte testislerin torbaya inip inmediği kontrol edilmekte, bebek genel bir muayeneden geçmektedir. Bebeğin aşılarına devam edilmektedir.
4 Ay Kontrolü
Bebeğin ölçüm değerleri alınmekta ve bu aya göre normal değerlerle karşılaştırılmaktadır. Genel muayene yapılmakta ve bebeğin gelişimi kontrol edilmektedir. Bu ayda diş çıkarmayla ilgili belirtiler başlayabilir. Bebeğin aşıları yapılmaktadır.
6 Ay Kontrolü
Genel muayene ile bebeğin büyümesi değerlendirilmektedir. 6 ay bitimiyle bebek ek gıdaya geçiş yapabilir. Bebeğin anne sütüne ek yeni gıdalarla tanışma sürecine yönelik doktor, anneyi yönlendirecektir. Gerekli ise, demir takviyesine başlanabilmektedir.
9 Ay Kontrolü
Genel muayene ile bebeğin büyümesi değerlendirilmekte, beden ve motor gelişimine bakılmaktadır. Desteksiz oturup oturamadığı ve konuşmaya başlayıp başlamadığı kontrol edilmektedir.
1 Yaş Kontrolü
1 yaş bebek için dönüm noktasıdır. İlk yıl geride kalmış ve bebek hızlı gelişim kaydetmiştir. Emekleme sonrası eşyalara tutunarak sıralamayı öğrenmiş ve hatta yürümeye başlamıştır. 1 yaş muayenesinde bebek, büyümesi ve gelişiminin ne durumda olduğunun tespiti için fiziki muayeneden geçirilmektedir. Yapılması gereken aşıları yapılmaktadır.
Çocuklarda ateş, genellikle viral hastalıklardan kaynaklanır ve bu hastalıkların bulgusudur. Isının yükselmesi, vücudun bağışıklık sisteminin organizmalarla savaşım süreciyle ilgilidir. Bu nedenle beden ısısını ölçmek, çocuğun hasta olup olmadığını anlamak için en iyi yoldur ve ecza dolabında derece (termometre) bulundurulmalıdır. Ateşin normale döndürülmesi, ateşe neden olan hastalığın tedavi edildiği anlamına gelmez. Bakteriyel enfeksiyonlar, antibiyotik tedavisi gerektirir.
Çocuklarda ateş, sıvı kaybına ve ateşli havaleye neden olabilir. Yüksek ısı, bedenin terleme yoluyla aşırı sıvı kaybına yol açar. Kaybolan sıvı yerine konulmazsa, böbrek işlevleri olumsuz yönde etkilenebilir ve bedenin kimyasal dengesi bozulabilir. Genellikle 1-3 yaşları arasında görülen ateşli havale ise, 39.7 derecenin üzerindeki ateşe bağlı olarak oluşabilir. Bu nedenle düşürülemeyen yüksek ateş durumunda acilen doktora başvurulmalıdır.
Ateşin Nedenleri
• Enfeksiyonlar (Grip, üst solunum yolu enfeksiyonları, kızamık, kızamıkçık, suçiçeği, 5. ve 6. hastalık, kabakulak, sinüzit, orta kulak enfeksiyonu, bronşit, zatürre, idrar yolu enfeksiyonu, gastroenterit, menenjit vb.)
• Aşılar (Özellikle karma aşıların uygulanmasından sonra ateş yükselebilir.)
• Lösemi, lenfoma, metastatik hastalıklar
• İmmünolojik hastalıklar
• İnflamatuar hastalıklar
• Endokrin hastalıklar
• Metabolik hastalıklar
• Zehirlenme
• Doku Hasarı (Travma, diş çıkarma, yanık vb)
• Vücutta su kaybı
• İlaçlar
• Kan transfüzyonları
• Kafa travmaları
• Biyolojik ajanlar
Çocuklar, bağışıklama yöntemlerinin gelişimiyle bulaşıcı hastalıklarla geçmişe oranla daha az karşılaşılmaktadır. Bulaşıcı hastalıklara karşı çocuklarda aşı, etkin bir yöntemdir.
Kızamık
Genellikle kış ve ilkbahar mevsimlerinde görülür. Etkeni kızamık virüsüdür. Koruma amacıyla kızamık aşısı, mutlaka her çocuğa zamanında yaptırılmalıdır. Kızamık, vücutta kırmızı döküntü, ateş ve öksürüğe neden olan çok bulaşıcı bir hastalıktır. Tanı için mutlaka doktor kontrolü şarttır. Kuluçka dönemi 8-12 gündür. Vücuttaki döküntüler başlamadan 2 gün önce ve döküntüden 4 gün sonrasına kadar bulaşıcılık sürer. Damlacık yoluyla bulaşır. Döküntü öncesinde 1-2 gün süreyle ateş, burun akıntısı, gözlerde sulanma ve kuru öksürük görülür, bazen ishal olabilir. Ağız içinde yanakların iç kısmında küçük beyaz lekeler oluşur. 1 hafta süreyle hastalık etkisini sürdürür. Hastalık süresince çocuk yakından izlenilmeli, ateşi kontrol altında tutulmalı, dinlenmeli ve bol bol sıvı tüketmeli, azar azar beslenmelidir.
Kızamıkçık
Genellikle kış ve ilkbahar mevsimlerinde görülür. Koruma için aşı önemlidir. Tedavisi yoktur. Bir kez geçirdikten sonra bağışıklık kazanılır. Etken, Rubella virüsüdür. Doğrudan ya da damlacık yoluyla bulaşır. Kuluçka dönemi, 14-21 gün arasıdır. Bulaşıcılık dönemi ise, döküntülerin başlamasından önceki 1 hafta ve döküntülerden sonraki 1 haftalık dönemdir. Hafif ateş ve boyundaki lenf bezlerinde şişlik olabilir. Yüzde pembe renkli döküntüler şeklinde başlar ve tüm vücuda yayılır. Bu durum, 4-5 gün sürer.
Kızıl
Vücutta deride döküntülere neden olan, glomerülonefrit ve romatizmal ateş gibi çok önemli komplikasyonlara yol açabilen bulaşıcı bir hastalıktır. Öksürük, aksırık ve damlacık enfeksiyonu şeklinde görülen kızıl hastalığı, özellikle okul çağındaki çocuklarda yaygındır. Kuluçka süresi 2-5 gündür. Bulaştıktan sonra ateş, boğaz ağrısı, bulantı ve kusma belirtileridir. Bu durumu izleyen 1-2 gün içinde, deride kırmızı leke ve çizgiler oluşur. “Kızıl döküntüsü” denilen cilt bulguları, el ve parmaklarda soyulmaya neden olur. Dilin çilek görünümünü alması, bademciklerin beyaz leke ve iltihapla kaplanması, hastalığın sık karşılaşılan belirtilerindendir. Bulaşma enfekte insanla doğrudan temasla olur.
Suçiçeği
Genellikle kış ve ilkbahar mevsimlerinde görülür. Aşıyla koruma sağlanabilen bir hastalıktır. Bu nedenle aşı programına mutlaka uyulmalıdır. Virüs, daha ilerleyen yaşlarda zona hastalığına dönüşebilir. Damlacıklar yoluyla havadan bulaşır. Kuluçka dönemi, 14-16 gündür. Mikrop bulaştıktan sonra, ilk belirtiler; hafif ateş, halsizlik, iştahsızlık ve kaşıntıdır. 1-2 gün içinde özellikle yüz ve saçlı deriden başlayan, önce kırmızı leke şeklinde olup, daha sonra sivilceye dönüşen ortası sulu kabarcıklar belirir ve tüm vücuda yayılır. Bunlar, yaklaşık 8 saat sonrasında kabuklanmaya başlar. Döküntüler, genellikle 5-20 gün devam eder. Hastalık süresince çocuk, kontrol altında tutulmalı ve çocuğun odası sık sık havalandırılmalıdır.
Kabakulak
Tükürük bezlerinde şişliğe yol açan viral bir enfeksiyondur. Özellikle 2-12 yaş arası aşısız çocuklar risk altındadır. Bu nedenle koruyucu olarak aşı önemlidir. Genellikle çocuklarda görülse de erişkin yaşlarda da hastalık geçirilebilir. Etkeni kabakulak virüsüdür. Kuluçka dönemi, 2-3 haftadır. Genellikle ateş, iştahsızlık, halsizlik ile başlar, tükürük bezinin şişmesiyle yanakta kulak altında şişkinlik oluşur. Çocuk; çenesinde ağrı, yutma güçlüğü ve ağız kuruluğu hisseder. Hasta ile yakın temasla, solunum yoluyla ve aynı bardak, çatal ve kaşığın kullanılmasıyla bulaşır. Bulaşıcı dönem, şişliğin başlangıcından 1 gün öncesi itibariyle 9 gün boyunca devam eder. Hasta ile temastan 2-3 hafta sonra, mikrobu alan diğer kişide de belirtiler başlar. Hastalık süresince çocuk, kontrol altında tutulmalı ve çocuğun odası sık sık havalandırılmalıdır.
Boğmaca
Çok bulaşıcı bir hastalıktır. Damlacık yoluyla bulaşır. Kuluçka dönemi, 7-10 gündür. Hastalığın başlangıcındaki dönem, bulaşıcılığın en fazla olduğu dönemdir. Bulaşıcılık dönemi, 30-40 gün daha devam eder. Aşı ile sağlanan bağışıklık, 5-7 yıl kadar sürer. Dolayısıyla koruyuculuk süresi bitiminde yeniden aşı olunması yararlıdır. Önce kuru öksürük ve hafif ateş görülür. 1-2 hafta içinde nöbet şeklimde öksürük krizi, öksürme esnasında ciltte kızarma, morarma ve terleme olabilir. Çok küçük bebeklerde solunum durması olabilir. Öksürük sonrası genellikle kusarak balgam çıkarılır. Mutlaka doktor kontrolü şarttır. Bebeklerin hastanede gözetim altında tutulması gerekebilir.
5 . Hastalık
Beşinci hastalıkta etken, parvo virüsüdür. Döküntülü bir hastalıktır. Özellikle 5-15 yaş arası çocuklarda görülür. Çocuklarla temasta olan, önceden bu virüsle karşılaşmamış yetişkinlerde de görülebilir. Kuluçka dönemi 4-14 gün kadardır. Başlangıçta nadiren eklem ağrıları, hafif ateş olabilir. İlk bulgu, yüzde yoğun kızarıklıktır. Daha sonra kol ve bacaklarda kızarıklık ve sonrasında döküntü görülür. Döküntü, 3 hafta içinde kaybolup tekrar oluşabilir. Aşısı ve tedavisi yoktur.
6 . Hastalık
Altıncı hastalıkta etken, herpes virüsüdür. Döküntülü bir hastalıktır. Sıklıkla 3-18 aylık bebeklerde görülür. Kuluçka dönemi 5-15 gündür. İlk bulgular; yüksek ateş, huzursuzluk ve iştahsızlıktır. Ateş düşürücü alınca, bebeğin biraz daha keyifli olduğu görülür. Yüksek ateşli dönem, 3-4 gün sürebilir. Daha sonra aniden ateş kaybolur ve özellikle gövde, boyun ve kollarda kırmızı döküntü görülür. Döküntü başladığında, bebekte başka bir hastalık belirtisi kalmaz ve ateş düşer. Bağışıklık sistemi normal olan çocuklarda, herhangi bir komplikasyona yol açmaz. Döküntü 1-2 günde kaybolur.
Nezle
Halk arasında “soğuk algınlığı” veya “üşütme” olarak bilinir. Viral bir enfeksiyondur. Hastalığa üşütmek değil, genellikle bahar ve kış mevsimlerinde virüsler yol açar.
Anne ve babalar kış aylarında çocuklarını kalın ve sık giydirerek koruyacaklarını düşünürler. Oysa soğuk algınlığının üşütme ile bir bağlantısı yoktur. Çocukları korumak için mümkün olduğunca soğuk algınlığı olan kişilerden uzak tutmak yararlıdır. 3 aydan küçük bebekleri soğuk algınlığından korumanın en iyi yolu, odanın sık sık havalandırılması, kalabalıktan kaçınılması ve hijyen kurallarına uyulmasıdır. Yetişkinlerde ve yaşça daha büyük çocuklarda hafif geçebilecek soğuk algınlığının, bebekleri daha ciddi etkileyebileceği unutulmamalıdır.
Hapşırık veya öksürükle yoluyla yayılan damlacıklarla bulaşır. Burun akıntısı, burun tıkanıklığı, boğaz ağrısı, kuru öksürük, halsizlik ve vücut ağrıları genel belirtilerdir. Bazı çocuklarda çok hafif bir ateş görülebilir. Ancak, ateş 38 derecenin altındadır.
Virüs enfeksiyonun neden olduğu bu rahatsızlığın giderilmesinde antibiyotikler etkisizdir. Soğuk algınlığı tedavisinde antibiyotiğin hiçbir yararı yoktur. Çocuğun dinlenmesi, rahatlatıcı ve ağrı kesici ilaçlar ile oda havasının nemlendirilmesi ve bol sıvı alımı önerilir. Üşütmeye karşı bağışıklık kazanılmaz. Ancak çocuk büyüdükçe bu rahatsızlığa giderek daha az yakalanacaktır. Rahatsızlık genellikle bir hafta içinde iyileşir.
Grip
Grip, özelikle kış mevsiminde oluşan bir solunum yolu enfeksiyonudur. Gribi soğuk algınlığından ayıran bulgular; kas ve eklem ağrısı, halsizlik, yüksek ateş ve baş ağrısıdır. Grip, soğuk algınlığından daha ağır geçirilir, daha bulaşıcıdır. Bazen solunum yolları ile sınırlı kalmaz ve orta kulak, kalp, karaciğer gibi diğer organları da etkileyebilir.
Öksürük veya hapşırık yoluyla yayılan damlacıklarla taşınan viral bir enfeksiyondur. Üst ve alt solunum yollarına yerleşen grip virüsleri, hızla çoğalır ve yayılırlar. Tedavisi semptomatiktir. Antibiyotiklerin faydası yoktur. “Dekonjestan” adı verilen ve burun tıkanıklığını gideren ilaçlar, ağrı kesici ateş düşürücüler kullanılır. Hastanın yeterli sıvı alamadığı ve kusmanın eşlik ettiği durumlarda damar yolundan sıvı tedavisi gerekebilir. Sık ve ağır solunum yolu enfeksiyonu geçiren veya sistemik hastalığı (kalp, solunum yolları hastalıkları gibi) olan çocuklara önerilmektedir. Etkinliği çocuklarda %60-70 civarındadır. Yani aşılanan çocuklarda da grip geçirilebilir. Aşının bir yaştan itibaren sonbahar aylarında yaptırılması önerilmektedir.
Çocuklarda genellikle kış aylarında görülen öksürük, tek başına bir hastalık değil, birçok çeşitli rahatsızlıklarının temel bulgularından biridir. Öksürük, geniz akıntısı ve alerji gibi bir nedenle oluşabileceği gibi, üst solunum yolları ve akciğer enfeksiyonları gibi önemli hastalıkların belirtisi de olabilir.
Öksürük, bronşlar ve hava yollarında bulunan reseptörlerin uyarılmasına bağlı olarak oluşur. Bu bölgedeki yabancı cisim ya da mukusun atılmasına yönelik bir reflekstir. Bu nedenle sümük, balgam gibi maddelerin ciğerlere girmesini önlemek açısından koruyucu bir işlevi vardır. Yine öksürük, göğüsteki balgam ya da iltihapların dışarı atılmasına olanak sağlar. Bu açıdan öksürük, bir hastalık bulgusu olarak değerlendirilmelidir.
Öksürüğün Tedavisinin Gerekli Olduğu Durumlar
Öksürük, vücudun doğal bir savunma mekanizmasıdır. Çok aşırı ve solunumu zorlayıcı olmadıktan sonra çocuklarda öksürüğe müdahale edilmemesi önerilir. Öksürük şuruplarının tedavide genellikle etkinliği yoktur. Ateş düşürücüler verilebilir. Bol sıvı ve iyi beslenme önemlidir. Daha büyük çocuklarda yatmadan önce buğu teneffüsü yönteminin uygulanması rahatlatıcı olabilir. Bir hafta sonra ateşi devam ediyorsa grip sinüzite, zatürre veya kulak enfeksiyonuna yol açmış olabilir. Bu nedenle çocuklarda öksürüğün yakından takip edilmesi gerekir.
• Öksürük, kuru ve balgam çıkartılmasını sağlamıyorsa,
• Kriz şeklindeyse,
• Yüksek ateş, öksürüğe eşlik ediyorsa,
• 3 günden uzun sürüyorsa,
• Gece öksürüğü, hastanın ve aile bireylerinin uykusunu engelliyorsa
• Kaburgaları saran kaslar, öksürük nedeniyle aşırı geriliyor ve acı veriyorsa
• Öksürük, çocuğun sarı ya da yeşil renkli balgam tükürmesine neden oluyorsa, Balgam, aşırı miktardaysa ve çıkarılamıyorsa
• Nefes alıp vermede zorlanılıyorsa uzman doktor muayenesi gereklidir.